NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ دَاوُدَ
الْإِسْكَنْدَرَانِيُّ
حَدَّثَنَا
زِيَادٌ يَعْنِي
ابْنَ
يُونُسَ
حَدَّثَنِي
سُلَيْمَانُ
بْنُ بِلَالٍ
عَنْ
رَبِيعَةَ
بِإِسْنَادِ
أَبِي
مُصْعَبٍ
وَمَعْنَاهُ
قَالَ
سُلَيْمَانُ
فَلَقِيتُ
سُهَيْلًا
فَسَأَلْتُهُ
عَنْ هَذَا
الْحَدِيثِ
فَقَالَ مَا
أَعْرِفُهُ
فَقُلْتُ
لَهُ إِنَّ
رَبِيعَةَ
أَخْبَرَنِي
بِهِ عَنْكَ
قَالَ فَإِنْ
كَانَ رَبِيعَةُ
أَخْبَرَكَ
عَنِّي
فَحَدِّثْ
بِهِ عَنْ
رَبِيعَةَ
عَنِّي
(Bu hadis) Ebû Mus'ab
senediyle ve önceki (3610.) hadisle aynı manada Rabîa'dan da rivayet
olunmuştur. Hadisi (Rabîa'dan rivayet eden) Süleyman dedi ki: Ben Süheyl'le
karşılaştım ve kendisine bu hadisi sordum, "Ben bu hadisi bilmiyorum"
cevabını verdi. Ben de kendisine, "Onu bana Rabîa senden nakletti"
dedim. O da: "Eğer (bu hadisi) sana Rabîa benden nakletmişse sen de onu;
Rabîa'dan (naklediyorum), (Rabıa da) Süheyl'den (nakletmiştir) diye rivayet
et" cevabını verdi.
İzah:
Musannif Ebû Davud'un
bir önceki hadisin sonuna ilâve ettiği açıklamadan da anlaşıldığı üzere bu
hadisi Rabîa b. Ab durrahman'a Süheyl rivayet etmiş, fakat kendisine arız olan
bir hastalık sebebiyle hafızasını kaybeden Süheyl bunu hatırlayamamıştır. Daha
sonra bu hadisin kendisinden rivayet edildiğini söyleyen kimselere inandığı
için, "Siz bu hadis size hangi senetle gelmişse o şekilde rivayet
ediniz" diyerek onlara bu hadisi işittikleri senetle rivayet etmelerine
izin vermiştir.